SON DAKİKA



Haber > Köşe Yazıları > Gerçek ve günümüzde korku...

Gerçek ve günümüzde korku...

03 Kasım 2017 Cuma - 09:00








Mark Twaın’ın; “İnsan Kendinde Olmayanı Arar” kitabının sayfalarında gezinirken; “Günahtan sakınmanın sayısız yolu vardır, en kestirme olanı ise korkaklıktır” ifadesine rastlayınca, gel de hatırlama bakayım! Neyi mi? Hani şu insan denilen mahlûkatın aklından eksik etmemesi gereken korku sıralamasını: Doğrusu nasıl idi? Önce Allah, sonra Devlet, son olarak da insan korkusu! Bugün, ben diyeyim “görünen”, siz söyleyin “yaşanan” durum nedir? Adem oğlu önce insanlardan, sonra devletten, kalır ise Allah’tan korkuyor! Yani olması gerekenin tam tersi. Allah korkusunu da “nasıl olsa ahrette” düşüncesiyle öteki dünyadaki buluşmaya ertelediklerine göre! Haa, o ki korkudan, hem de insanın insandan olanından dem vurduk; Claudius’un; “Başkalarını korkutan, kendisi de hep korku içinde yaşar” dediği gerçeği de göz ardı etmeyelim!

***

"NEUZÜBİLLAH" KÖŞESİ

Arapça bir kelime olan “Neuzübillah’; “Allah korusun. Allah’a sığınırım” anlamında tehlikeli bir durum karşısında zikredilir. Bundan sonra, biz de bolca “Neuzübillah” diyebileceklerimiz olduğu için her gün bir kez zikredeceğiz. Bugün, bu fikre varmamızı sağlayan Gürcan Arıtürk’ün, “Birer Cümle İle Hoca Nasreddin” kitabından günümüze uyarlayabileceğiniz bir kıssa ile başlayalım: * Timur, bir gün Nasreddin Hoca ile görüşürken söz dönüp dolaşıp Abbasi büyüklerine gelmiş. Timur sormuş: “Hoca bilirsin ya, Abbasi büyüklerinin hemen hepsinin ‘Muvaffak-ı Billah’, ‘Mütevekkil Alallah’, ‘Mütesim-ül Illah’ gibilerinden birer lakabı vardır. Eğer ben de Abbasilerden olsaydım, acaba bana nasıl bir lakâp takarlardı? De bakalım...” Nasreddin Hoca bu fırsatı kaçırır mı? Timur’un yüzüne baka baka; “Herkes sana ‘Neuzibillah’ derdi!” deyivermiş.

***


BİLSELERDİ; BATMIŞTIK!

Adamın biri, öğrenmek istediği bir şeyi devlet-i aliyenin tepesindekilerden birine sorar. O da; “Bilmiyorum” der. Adam; “Mademki bilmiyorsun, öyle ise ne diye devlet hazinesinden boşuna aylık alıyorsun?” deyince şu cevabı alır: “Ben bildiklerim için para alıyorum. Bilmediklerim için alsaydım, hazinede para kalmazdı!” Anladınız mı? Hani “Bilemedik” diyenler vardı ya! Hah işte onlar bilmedikleri için bir de para alsaydılar! Varın halimiz nice olurdu? Siz düşünün!

***

DELİ DUMRUL HİKAYESİ GİBİ...

Yabancılar eliyle “bedavaya” getirilerek yapıldığı (!) söylenen “geçiş garantili” köprüler-yollarla ilgili devlet-i aliyenin de bütçesine ödenek konunca, ister istemez 2000’den beri değişik zamanlarda paylaştığım Deli Dumrul hikayesini tekrar hatırladım.


***

Deli Dumrul’un yaşadığı köyde büyük bir akarsu varmış. Köy halkı köprü olmadığı için karşıya geçmek için paçaları sıvarmış. Kimi zaman boğulmalar bile olurmuş. Bunun üzerine Deli Dumrul; iyilik olsun, canlar gitmesin diye nehre bir köprü yaptırmış. Yapım masrafını da çıkarmak için geçenden 5 akçe alır olmuş. Ancak, köy halkından bazıları 5 akçeyi vermemek için, yine sudan geçmeye çalışır, bu yüzden de kazalara uğrar olmuşlar. Deli Dumrul da bakmış böyle olmuyor. Ferman çıkarıp, geçenden 5 akçe, geçmeyenden döve döve 10 akçe almaya başlamış! Durum buna benzerdir. Vaat edilen kadar 5 akçe vererek geçenler olmayınca, bırakın köprüden geçmeyi, köprüyü hiç bilmeyenler dahi vergilerden oluşan bütçe üzerinden 10 akçeyi ödeyecekler.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap