Ülkemizde sporun en yaygın dalı olan futbol son dönemlerde kitleselleştikçe siyasetin ve siyasetçinin ilgi alanlarına en çok giren spor dalı olmuştur. Bugün bu konuyu neden yazıyoruz? Seçimlere iki aydan az bir zaman kalmasına, aday adaylarının bir bir ortaya çıkmasına ve Cumhurbaşkanlığı sistemi adaylarının gündemi bu kadar meşgul etmesine rağmen futbol siyaset ilişkisini yazıyorum.

Kupanın yarı finalinde oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş maçında çıkan olaylar sonrası, maçın hakem tarafından tatil edilmesi... Bütün kamuoyu vicdanı bu maçın Beşiktaş lehine hükmen galibiyetle sonuçlanmasını beklerken maalesef, maçın kaldığı yerden devam kararı çıktı. Bu karar sonrası Beşiktaş yönetiminin aldığı maça çıkmama kararı toplumun bütünü tarafından olumlu karşılandı.

Empati yaparsak, bu olay Trabzonspor maçında olsa idi karar ne olurdu? Olmadı mı? Trabzonspor-Sivasspor maçında skor 1-0 iken bitime 30 saniye kala maç tatil edildi. Sonuç: Trabzonspor hükmen yenik ve diğer cezalar..

Aynı şekilde Fenerbahçe'ye verilen haksız şampiyonluğumuz. Futbolun da bir yönetimi ve adaleti mutlaka vardır. Kararlar bu çerçevede alınmalı. Toplum yaralanmamalı. Şenol Güneş hocamızın yarası iyileşecek ama toplumun yarası asla iyileşmeyecek. Türkiye'ye dünya üçüncülüğünü kazandıran Şenol Güneş, isminin korunmasını beklemiyor. Fakat onun gibi herkes adil bir karar bekliyordu. Özgür Karataş Beyin hoşgörüsüne sığınarak araştırma yazısından pasajlar aktarıyorum: "Türkiye'deki siyasiler iktidarlarını devam ettirmek, oy potansiyellerini artırmak ve siyasi rant sağlamak için yıllarca futbolu propoganda aracı olarak kullanmayı başarmışlardır. Siyasilerin verdiği ekonomik, sosyal ve siyasi güçten faydalanmak isteyen futbol kulüpleri de siyaseti kullanarak bu imkanlardan sonuna kadar faydalanma yolunu seçmişlerdir. Bu durum Türkiye'de futbol ve siyaset ilişkisinin iç içe olduğunu göstermektedir. Siyasilerin futbolla yakından ilgilenmelerinin tek sebebi futbola destek vermek değildir. Futbolun günlük hayattaki rolü, toplum üzerindeki etkisinin ve öneminin farkına varan siyasetçiler bu durumu kullanmaya başlamış ve futbol kulüplerini seçimlerde propoganda aracı olarak kullanmayı başarmışlardır.

Siyasilerin verdiği ekonomik, sosyal ve siyasi güçten faydalanmak isteyen futbol kulüpleri, menfaatleri doğrultusunda hareket etmekte, bu menfaat ilişkisinde siyasetten de faydalanma yolunu seçmişlerdir. Çünkü kulüplerin para kaynağı bulması, futbolcu transferleri, stadyum inşası, devlet arsalarının kulüplere bağışlanmasına kadar birçok noktada futbol çevresi siyaseti kullanarak bu imkanlardan sonuna kadar faydalanma yolunu seçmişlerdir. Türkiye'de siyasetin futbola müdahalesini önleyecek mevzuatları bilen ve uygulayan siyasilere karşı çıkabilecek spor adamlarının az sayıda olması da siyasetçilerin işini kolaylaştırmaktadır." Bu anlamda federasyon karşısında dik duran Beşiktaş başkanı, yönetim ve camia tebrik edilir.