Belgeler diyorum, belgeler. Acaba sahte mi, değil mi? CHP grup toplantısında Kılıçdaroğlu'nun ortaya attığı belgeler, ya sahtedir ya da değildir. Kimi sahte diyor, kimi de değildir diyor. Sahte diyenlerle, sahte değildir diyenlerden ikisinin birden haklı olabilmesi mümkün değildir. İllaki sadece biri haklıdır, biri de haklı değildir. İşin en komik yanı o belgeler daha Kılıçdaroğlu'nun elinde iken birileri hemen anında o belgelerin sahte olduğunu açıkladı. Ne, o belgeleri elinde sallayan Kılıçdaroğlu o belgelerin doğruluğunu, ne de o belgeleri henüz yakınen görmeden sahte olduğunu iddia eden iktidar çevreleri toplumu inandırabildi. 

Nihayet o belgeler adalete teslim edildi. Belgelerin adalete teslim edilmesinden sonra yaklaşık bir aya yakın uzunca sayılabilecek zaman geçti. Henüz bir karar neticesi duyulmadı. Hala birileri "belgeler sahtedir" diyor. Birileri de "ne sahtesi, tapu gibi sağlam belgelerdir" diyor. Biz de iki arada bir derede kaldık. Kime inanalım? Devletimizi yönetenlerin en tepesindekiler birbirlerini açıktan açığa yalancılıkla suçluyor. Ne yazık ki gerçekten de ikisinden biri mutlaka yalan söylüyor. İşin doğrusu hiçbir devlet büyüğümüzü de yalan konuşmakla itham etmek yakışık almıyor. 

Mesele nasıl olsa adalete intikal etmiştir. Elbetteki adalet eninde sonunda bir karar verecektir. Korkum şu ki, adalet kararını verdikten sonra da taraflardan biri kendi görüşünde ısrar edecek ve diğer tarafı yalancılık ve sahtekarlıkla itham etmeye devam edecektir.  

O belgelerin bir kısmı Halk Bankası'ndan, bir kısmının  da Man adalarının resmi arşivlerinden bedeli ödenerek temim edildiği söyleniyor. 

Merak ediyorum. Halk Bankası'na bir yazı yazılarak o banka dekontlarının gerçek olup olmadığı, banka kayıtlarında bu dekontların asıllarının mevcut olup olmadığı kısa bir sürede belirlenemez mi?

Ergenekon davasında CHP Milletvekili Dursun Çiçek'e ait olduğu iddia edilen bir belgedeki ıslak imzanın akıbetini belirleyen adalet, eninde sonunda Kılıçdaroğlu'nun ortaya attığı belgeleri de değerlendirecek ve kesin kararını verecektir. 

Asıl endişeler adaletin verdiği sahte ya da değildir kararından sonra başlayacaktır gibime geliyor. Çünkü adalet Türk milleti adına bir karar verecek fakat bu karar taraflardan biri tarafından asla kabul edilebilir bulunmayacak ve adaletin katledildiği ifade edilecektir. En acı ve tehlikeli durum da budur. 

Türk milleti adına verilen bir karar olacak ortada. Bu karara her Türk vatandaşı saygı duyabilmelidir. 

Herkesin verilen adli kararlara saygılı olabilmesinin sağlanması da, iktidarda bulunanlar ile hakim ve savcılar kuruluna düşer.

Adaletin adil işleyişini ve adalete güvenilmesini en üst düzeyde sağlayamayan iktidar, ülkemizi yollar, köprüler, hava alanları veya hastanelerle donatsa hatta havadan kuş bile kapsa dahi başarılı bir iktidar olarak kabul edilemez.