SON DAKİKA



Haber > Gündem > Tozlu raflardaki şehir ve kimlik

Tozlu raflardaki şehir ve kimlik

20 Şubat 2017 Pazartesi - 09:15








Şehir, sadece yaşadığımız yer değildir. İnsanın hayat felsefesine göre ahlak, fikir ve inanç dünyasını oluşturduğu, diğer insanlarla ve tüm çevresiyle anlamlı ilişkiler kurduğu, sonunda varlığının anlamını tamamladığı ortak mekândır. İnsan ve şehir birbirini öylesine etkiler ki bundan hareketle şöyle denilebilir; “insan küçük bir şehirdir, şehir büyük bir insandır”. Yani, her ikisi de birbirinin ürünü gibidir denebilir.

Sık sık yapısı değiştirilmemiş, ciddi ve uzun geçmişi olan şehirlere gidelim, oradaki ağaçlar, su ve taşlar bizimle konuşurlar. Oysa bunlar her yerde var. Fakat bunlar ve bunlarla yapılan binalar anlamlı bir uyum içindedir. Elbette şehir belli bir coğrafyanın üzerinde kurulur, ona tabidir. İnsanoğlu bu coğrafyayı bozmamalıdır. Coğrafyası bozulmuş, tarihi silueti ve mimari kimliği kaybolmuş, depremden beter yıkımların yapıldığı, mahallelerin yok edildiği yerlerde yükseltilen ruhsuz kentsel dönüşüm projeleri. Bu yapılanlarda paradan başka insanlıkla ilgili bir şey göremezsiniz.

Dün ciddi bir Türkistan mimarisi vardı, devamında ciddi bir Selçuklu mimarisi vardı, yine ciddi bir Osmanlı mimarisi vardı. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin de ciddi bir Cumhuriyet mimarisi geliştirildi. Okulların mimarisi bile mükemmel idi. Ya bugün? Etrafın görüntüsü ruhsuzlar çöplüğü gibi bir şey!!! En kısa ifadeyle mimari; sizin topyekûn duygu ve hayat felsefenizin ürünüdür. Niçin, insanlar 20-30 katlı binaların bir katında, bir elbise dolabının rafına girer gibi kendi evinde yaşamaya mecbur ediliyor. Üstelik karşısındaki çekmecede yaşayan kendi gibi diğer insanlardan kaçacak bir psikolojiye adeta mecbur edilerek! Mahalle hayatı yoksa o yerde hayata dair bilgi-görgü, kültür ve ortak değerler yeni nesillerde gelişmez, büyüklerde ise yaşlanmayla biter.

Yeni bir topluluk (millet değil sadece canlı yığın) ortaya çıkar. Bunun da sonucu ise kalabalığın içinde tek birey olarak kalmak, toplu olarak ise köleliktir. İnsanların birbirini hiç tanımadığı, hatta çekindiği siteler kuruluyor. Bildim bileli, afet sonrası dışında, toplu konutların insanlara uygunluğunu kabul edemiyorum. Evet, evi olmayan bir aile için ev almak ciddi bir meseledir. Fakat ev sahibi olduktan sonra orada insan gibi yaşayabilmek daha ciddi bir meseledir. Büyükşehir olmak Trabzon’u budadı, bari Giresun’umuza kıymasınlar diyoruz.

Sosyal yapı zaman ve mekân içinde her yönüyle gelişim gösterir. Katkı gibi gösterip, yanlış müdahalelerden kaçınmak gerekir. Yani yöneticinin bilgi ve iyi niyete ihtiyacı vardır. Bir de “rezidans” demezler mi! Sınıf toplumu gibi! En kral hangisi acaba? Aslında, en büyük kral, bir arsaya dört kat inşaat izni verirken, hemen yanındaki arsaya mesela yirmi iki kat ruhsat verenlerdir. Sorarsanız yüksek binalardan biz de rahatsız oluyoruz derler. Laf ola derler de, o, İstanbul misali gökdelenleri yapanların ve alıcıların maddi meşruiyeti de benim her zaman aklıma takılır.


Nedense bunun üzerinde durmak kimsenin aklına (belki de işine) gelmez! Bütün Türk milletinin ileriye dönük en büyük sıkıntı nedir derseniz, size “Türk milletinin yaşama tarzı değiştirildi” derim. Her alanda kolay kandırılması bile bundandır!

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap