SON DAKİKA



Haber > Gündem > Kimin ne yutturduğunu kim biliyor?

Kimin ne yutturduğunu kim biliyor?

03 Ekim 2016 Pazartesi - 10:30








İlkokul mezunu bir vaizin kandırdığı adamlar Lozan’ı beğenmiyor. 

Her şeyden önce, sayın baylar, Lozan’da imza atmak, AB’nin kucağında eski papaların koltukları altında egemenliği devretmek için(!) AB Anayasası’na imza atmaya benzemez. Birincisinde İstiklal Savaşı kazanmak şartı vardır, ikincisi herhangi bir meziyet istemez. Birincisinde İstanbul ile Erzurum arasına sıkışmış ülkeyi elinden geldiği kadar büyütme azim ve gayreti vardır, ikincisinde hiçbir tasa yoktur. Lozan’da öylesine kararlı bir kavga vardır ki; ‘hayatında hiç toprak kaybetmedi’ denilen, aslında bugünkü Türkiye’nin iki mislinden fazla toprak kaybeden Ulu Hakan’ın da kazanmaya alıştırdığı Dünya devlerinin karşısındasınız. Lozan’daki heyetimizin elindeki güç, bağımsızlık isteyen bir milletin vatan sevdası ve bunun sembolü olan Yüce Türk Bayrağı idi. Yalnız o bayrağı orada dik tutmak, son 10 yıl içinde Ege Denizi’nde tam 17 (yazıyla onyedi) adet (ayrı ayrı) adamızı tek tek savaşsız olarak Yunan bayrağıyla değiştirtmeye de benzemez. Millete kolayca yutturulan şey bu adaların tek tek, efendice, sükunetle Yunanlılara verilmesidir. Lozan hiç bir şeyi yutturmadı, kazandırdı.

Bazıları Lozan’ı anlayamayabilir ama bu son bayrak değişimi ise, her görülebilen kafanın anlayabileceği kadar kolay bir mevzu olsa gerek. Lozan, hiç şüphesiz Türk Milleti’nin bağımsızlık ve egemenliğini dünyaya kabul ettirme hareketidir. Süleyman Şah Türbesi’ni bir gece yarısı kendi tankına sandukasını yükleyip çalarcasına vatan toprağını terk edenler, bazı yücelikleri anlayamayabilir. Buna diyeceğimiz olamaz. Dışarıda Almanya’sı, İngiltere’si, Fransa’sı vs... Lozan’da bir Ermenistan, bir Kürdistan kuramamanın ızdırabını çekiyor ve halen bunu dile getiriyorlarsa, içeride Lozan’a “Hezimet” demenin tercümesine de ihtiyaç var demektir. Burada önemli bir nokta da şudur: Lozan’ı yutup-yutamamanın dışında Lozan’ı delip-delmeme konusu. İstanbul Fener Patriği 2 Eylül 2016’da İzmir’e bir episkopos tayin etmiş, gidip onu kutsamış, ayin de yapmıştır.

Lozan’a göre yasak olan bu davranış canlı yayınlanmıştır. Birileri bunu da çok kolay yuttu ki, hiç sesleri çıkmadı. Gene de biraz yüz kızartıcı sayılabilir... Bugün Ermenistan Lozan’ı tanımadığını, Sevr’in geçerli olduğunu söylemektedir. Bu durumda paralel devlet değil ama paralel akıl ortaya çıkmış olmuyor mu? Kimse bu ifadelerle Lozan’ı savunmak ihtiyacında olduğumu düşünmesin lütfen. Lozan için bakınız bugünün Cumhurbaşkanı ne diyor: -“Lozan Antlaşması’yla bağımsızlığımız ve egemenliğimiz uluslararası alanda tescil edilmiştir, millet ve devlet bu temeller üzerinde yükselmiştir (2006).” 10 yıl sonra 2016’da Lozan’ın yıldönümünde de: -“Bu antlaşma devletimizin tapusudur”, diyor ve ekliyor: “Cumhuriyetimizin banisi (kurucusu) Gazi Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere, antlaşmanın mimarı olan devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum.” Üç ay sonra ne değişti? Yine yaverlerin (onlardan kalmadı) veya danışmanların marifeti mi! Açığa çıkarsa herhalde onlar da ayıklanır! Yine aldatıldıysak içimiz rahat eder! Bizim anlayamadığımız tek hususu da eklemek isterim. Efendiler ders kitaplarından Türk tarihini çıkarttığına göre Lozan’ın ne olduğunun ne önemi var ki eleştiriyorlar? Not: Devletimizin banisinden (yani kurucusundan) bahseden Sayın Cumhurbaşkanı’ndan Akyazı’da yapılan tesise “ATATÜRK SPOR ALANI” ismini vermesini bekliyoruz. 15 Temmuz Milli iradesi ve Yenikapı ruhu da bunu gerektiriyor.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap