Sevgili okurlarımız, hepimizin de bildiği üzere 16 Nisan 2017 tarihinde 18 maddelik Anayasa değişikliği oylandı. Vatandaşlarımız sandık başına giderek hür iradeleriyle tercihlerini ortaya koydular. Bu noktada en önemli detay, katılımın çok yüksek olmasıdır.

Hangisi daha demokratik; katılımın çok yüksek olması mı, yoksa az olması mı? Özellikle kendilerini demokrasının havarisi sanan Avrupa ülkelerindeki referandum ya da diğer seçimlerde yüksek oranda bir katılım göremezsiniz. Ama; her fırsatta küçümsedikleri, hakir gördükleri ve aşağılamaya çalıştıkları Türkiyemizde vatandaşlarımızın demokrasiye nedenli önem verdiklerini göremiyor, görmek istemiyorlarlar, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bütün bunları hepimiz de görüyoruz, yaşıyoruz... Aşağıladığınız, hor gördüğünüz ve ayar vermeye çalıştığınız Türk halkının demokrasi anlayışına bakınız, bir de sizdekine! Bir kere daha soralım: Kim daha demokratik?

Milli iradenin 'Evet' ya da 'Hayır' çıkması normal bir durumdur. Her iki tercih de vatandaşımızın takdiridir ve başımız gözümüz üzerinedir. Neticede biz biriz ve de kardeşiz... Yalnız bu noktada bir atasözümüzü hatırlamakta yarar vardır: “Bana her ne olur benden olursa, başım rahat bulur dilim durursa...” Misali, siyaset uğruna kendi ülkemizi başkalarının eleştirmesine zemin hazırladığımızı da gözardı etmemeliyiz. Birlik olmalıyız, ülkemiz üzerinde başka ülkelerin vesayet kurmasına asla izin vermemeliyiz...

Bizde ve dışarda yazılıp çizilenlere bakar mısınız! O malum ülkelerin bizi eleştirmelerine nasıl zemin hazırladığımızı görebiliriz. 16 Nisan günü yapılan referandum oylamasının ardından “Yüz karası” diye ülkemizi dünyaya jurnal etmeye çalışmak... 'Evet' önde çıkınca "yüz karası" oluyor, şayet 'Hayır' çıksaydı "yüz akı" olacaktı, öyle mi? Bir başka ikilem, 'Evet' çıkınca, "vicdanınız rahat mı..." diyenler, 'Hayır' çıksaydı vicdanlar rahat mı olacaktı?

Bir başkası; “Türkiye Tayyip Erdoğan’dan büyüktür...” gerçeği ortaya çıktı, diyor. Şuradaki kine ve husumete bakar mısınız? Maalesef merhum Menderes’e de aynı şekilde husumetkar bir tutum sergilenmişti... O malum, kendilerini beğenmiş Avrupa ülkelerinin tutumuna ne demeli? Avrupa Parlamentosu “Bu sonuç Türkiye için üzücü” tespitini yapıyor.

Yani 'Evet' çıkınca “üzücü” diyor. Peki ya 'Hayır' çıksaydı sevinçli mi olacaklardı...? Mantığa bakınız, ne mantık ama! Ukalalığa bakınız, ne ukalalık ama! “Türkiye derin şekilde bölündü...” diyen Alman başbakanı infial halindedir. 'Evet' değil de 'Hayır' çıksaydı, Merkel aynı şeyleri söyleyecek miydi? Hayır mihmandarlığı yapan Avrupa neyin peşindedir? 'Evet' de, 'Hayır' da bizim kendi vatandaşlarımızın tercihleridir, size ne oluyor? 'Hayır' mihmandarlığı yapan Avrupa Birliği, bizdeki muhalefetten daha fazla muhalefet ediyor, acaba neden? Lütfen düşününüz!

Bu durumu çok iyi analiz etmeli ve onlara bu fırsatı verecek argümanları vermemeliyiz. Değerli okurlarımız, bir Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na daha ulaşmanın sevincini yaşıyoruz. 

Evet!... Milli egemenlik... Egemenlik milletindir, bunun üzerinde hiçbir güç yoktur. Asil milletimiz, sandık başına koşarak kendi egemenliğine sahip çıkmıştır. 23 Nisan 1920'den bu yana. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Bu düsturu sekteye uğratmak isteyenler her zaman hüsrana uğrayacaktır...