SON DAKİKA



Haber > Gündem > Herkesi suçlayarak, herkesle kavga ederek nereye k

Herkesi suçlayarak, herkesle kavga ederek nereye k

21 Şubat 2016 Pazar - 09:27








Katliamlar serisine bir yenisi daha eklendi. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 2013’te çoğu vatandaşımız 52 insanın ölmesine neden olan bombalı katliamdan sonra, özellikle son 9 ayda yoğunlaştı saldırılar. Seçimler öncesinde 5 Haziran’da Diyarbakır’da HDP mitingine saldırıda 5, 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta 34, 20 Ekim 2015’te Ankara’da 103, 12 Ocak 2016’da İstanbul’da 11 ve 16 Şubat’ 2016’da Ankara’da 28 insanın katledildiği saldırılar. Ki; 20 Ekim saldırısı, Türkiye’de gerçekleştirilen en büyük terör saldırısı olarak kayıtlara geçti, Reyhanlı ise ikincisi. Suruç ve 1. Ankara saldırıları ile artan ve pompalanan şiddet ortamı, eriyen AKP’yi yeniden iktidara taşıdı. Ki, bu saldırılarla ilgili tek bir yetkiliden hesap sorulmaması çok manidar.

OLAĞAN ŞÜPHELİLER

Reyhanlı saldırısı, Suriye’de iç savaşın en kanlı dönemlerinde gerçekleşti; Türkiye’nin iç savaşta etkin rol oynadığı, silahlı ya da terörist grupların Türkiye topraklarını kullanarak ya da Türkiye’de üslenerek Suriye’ye yönelik kanlı saldırılar gerçekleştirdiği bir dönemde. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütünün olayı üstlenmesine karşın, Erdoğan yönetimi daha soruşturmanın başında Esat yönetimini ve bağlı örgütleri sorumlu olarak açıkladı. Tıpkı son Ankara saldırısında olağan şüpheli konumundaki PYD ve arkasında olduğu iddia edilen Esat yönetiminin suçlanması gibi. İktidar, en büyük kanlı saldırı olan 1. Ankara katliamında da, aklı ve mantığı zorlayan bir açıklama yaparak, bu olayın IŞİD-PKK-DHKPC tarafından ortaklaşa yapıldığını iddia etmişti. Yani hükümete göre; olgular, ipuçları, soruşturma değil, kimi işaret ettiği önemli!

ACELE AÇIKLAMA

Bu saldırıların kimin tarafından yapıldığı önemli ama yaptıran güç çok daha önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, son saldırıda failin PYD’li olduğunu açıkladı. Son günlerde yaşanan Türkiye- PYD gerilimi ve bombalamalar, bunun üzerinden dönen diplomatik mücadele ortadayken, bu acele açıklamalar kuşku yarattı. Türkiye PYD’nin terör örgütü olduğunu kanıtlamaya çalışırken, birden bire YPG-PYD böyle bir kanlı saldırı yaparak, ‘‘Bakın işte ben teröristim’’ demişti! Türkiye, en yakın sözde müttefiklerini bile buna inandıramadı.


SORULAR

Tabi ortada ciddi sorular var. PYD ne kadar PKK’nın uzantısı olsa da, ABD ve Rusya dahil küresel güçlerden destek sağladığı ortamda, neden bu konumunu bozsun? Fail PYD’li olabilir, ama kimin hangi senaryonun parçası olarak kullandığı, failin kimliğinden daha önemli değil mi? Türkiye’nin o kadar çok düşmanı var ya da o kadar çok düşman oluşturulmuş ki, liste çok uzar! Kim Türkiye’yi PYD üzerinden Suriye bataklığına çekmek ve hesaplarını görmek istiyor? Ya da bu olay, bazı operasyonlar için gerekçe mi yapılıyor? Birileri Türkiye’yi cezalandırmak ya da kendince uyarmak için olağan şüpheliler üzerinden taşeronlar mı kullanıyor?

YANLIŞ POLTİKA, KANLI FATURA

Türkiye’nin son 5 yılda sergilediği özel olarak Suriye ve Irak, genel olarak Ortadoğu politikası, artık sadece bölge halklarına değil bizzat Türkiye’ye kanlı faturalar olarak dönüyor. Irak’ın bölünmesinde, Suriye’nin korkunç bir iç savaşa sürüklenmesinde en önemli sorumlulardan bir olan Erdoğan yönetimi; bütün bu yanlışlara, kanlı tablolara, yüzbinlerce ölü, milyonlarca mülteciye, viran olmuş kentlere, kendi ülkesinde patlayan bombalara, yaygın ayrılıkçı teröre, büyük sosyal yaralara, dev ekonomik faturalara karşın, hala bu yanlışlarda ısrar ediyor. Erdoğan yönetimi; Rusya ve İran dahil belli başlı komşularını kendine düşman yaparak, uğruna savaşları göze aldığı en yakın müttefiklerini bile ikna edemeden, Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atıyor.

DERHAL DEĞİŞİM


Sarayın ve onun vesayetindeki hükümetin ulusal çıkarlarımıza aykırı, bölgede çatışma ve gerilimi arttıran politikası, ülke bütünlüğümüzü tehdit eder boyuta geldi. İktidar içinden bile bu yanlış, kanlı, mezhepçi, ayrımcı, savaşçı politikaya itirazlar yükseliyor. Ancak iktidarın ve devletin tepesinde oturan saray; aşırı duygularla, kin ve nefretle, dar ideolojik gündemlerle olaylara bakmayı sürdürüyor. Türkiye, gerek bölge barışı, gerek bölgesel çıkarlarını korumak ve tehditleri savuşturmak, gerek kendi iç barışını sağlamak için derhal dış politikasını değiştirmek; içerideki anti demokratik, ayrıştırıcı politikalarından vazgeçmek zorunda. Türkiye dışarıda herkesle çatışarak, içeride herkesi hain ve terörist ilan ederek, hem kendisini hem de memleketi çok daha ağır sorunların içine, dönülemeyecek noktalara sokuyor. Herkesle kavga ederek, herkesi suçlayarak nereye kadar?

RUSYA-İRAN VE SURİYE

Türkiye bir an önce dışarıda çatışmada olduğu ülke ve güçlerle ilişkilerini gözden geçirmeli, Rusya, İran, Suriye ve Irak yönetimleriyle belirli düzeylerde ilişkiyi zorlamalı, kendi sınırlarının güvenliği ile bu bölgenin güvenliğini eşdeğer tutan bir anlayışla olaya yaklaşmalıdır. Ki; Suriye ve Irak’ta bir devlet otoritesinin sağlanması, birçok olayı sorun olmaktan çıkaracaktır. Bu otoritenin sağlanmasında şu anda Esat’tan başka güç görünmemektedir.

ASIL HIYANET ‘EYVALLAH’ DEMEK

Türkiye, gereksiz ve ülkeyi büyük kavgaların içine sürükleyecek Başkanlık rejimi tartışmalarına son vermeli, daha çok demokrasi ve hukukla parlamenter sistem güçlendirilmeli, ülke bütünlüğü bağlamında iç barışı sağlayacak adımlar atılmalıdır. Bu ülkeye en büyük zarar hatta iktidarın ağzından düşürmediği şekliyle hıyanet; gerçekleri söylemek ve yanlışları eleştirmekle değil, eleştirmemek ve bu vahim gidişe sessiz kalmakla olur.


Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap