Bu köşenin yazarı, dış politikada Erdoğan yönetimine çok ağır eleştiriler yazmıştır. Hükümetin, komşular ve Ortadoğu politikasının güney komşularımıza kan ve gözyaşı getirdiği; Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiği, Rusya ve İran’la ülkemizin düşman haline getirildiği; mezhepçi politikanın sadece Ortadoğu’nun değil, memleketin iç barışını da bozacağı; yeni Osmanlıcılığın ABD-Batı ve İsrail’in çıkarlarına hizmet ettiği, kim bilir kaç kez kaleme alınmıştır! Her fırsatta hükümete; bu yanlış, maceracı, ulusal ve bölge halklarının çıkarlarına uymayan politikadan vazgeçmesi gerektiği söylenmiştir.

YANLIŞTAN VAZGEÇMEK

Bu nedenle komşularla, yakın coğrafya ve hatta dünya ile barış; ulusal çıkarlar, diyalog, adalet, hakkaniyet, insaniyet ve uzlaşma adına atılan her adım doğrudur ve desteklenmelidir. Hele Rusya gibi; Türkiye’nin en yakın, en büyük, en iyi dostu olabilecek bir ülkeyle. İran’la ilişkiler masaya yatırılmalı ve güçlendirilmelidir. Irak’ta Bağdat yönetimi muhatap alınmalıdır. Suriye’de Esad yönetimiyle bir biçimde ilişkiye geçilmelidir. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü olmadan Türkiye’nin barış, istikrar ve huzur içinde olamayacağı anlaşılmalıdır. Bölge halkların istem ve çıkarları da gözetilmelidir. Hatta adalet- vicdan- hakkaniyet koşuluyla İsrail’le de iyi ilişkiler kurulmalıdır. Türkiye; Batı çıkarlarının taşeronu değil, bölge ve Dünya barışının savunucusu olmalıdır. Ancak Erdoğan yönetimi; bunca yanlışlığın, bunca kan ve gözyaşının, ülkenin uğratıldığı bunca zararın hesabını da vermelidir.

İSRAİL’DE NE DEĞİŞTİ?

Erdoğan İsrail için şöyle demişti: ''Ben bu görevde bulunduğum sürece, hiçbir zaman İsrail'le olumlu bir şeyi düşünemem.'', "Biz sizinle nasıl normalleşiriz ya, normalleşemez. Zulüm bitmedikçe, Türkiye İsrail arası normalleşemez!" Şimdi ‘dost İsrail’den’ söz ediliyor. İsrail zulümden mi vazgeçti? Yoksa sizin zulüm edebiyatınızın sonu mu geldi? Ortada resmi bir özür yokken, davalardan vazgeçilmesi ve yeni dava açılmaması koşuluyla tazminat kabul edilirken, Gazze kuşatması resmileştirilip sadece geçici olarak gevşetilirken, ‘’İsrail, Türkiye önünde diz çöktü’’ denilmesi, toplumu aldatmak değil mi? Bu adımın, İsrail doğalgazının, Türkiye geçilerek Avrupa’ya ulaştırılması ve Türkiye’ye pazarlanması amacıyla, yani doğrudan İsrail çıkarı için atıldığı, neden gözlerden kaçırılıyor?

RUSYA HESABI

Uçak düşürme olayında Rusya’ya ‘’Sabrımızı sınamayın’’ denilerek, askeri olarak nükleer süper güç olan bu ülkeyle Türkiye savaş durumuna getirilir, daha dün ABD ve Batı’ya ‘’Neden Karadeniz’in Rus gölü olmasına izin veriyorsunuz?’’ denilerek, Batı müdahaleye çağrılırken, ne oldu da birden bire özür mektubu yazıldı? Rus ilişkilerinde gerilimin yol açtığı onlarca milyar dolar zarar, biten turizm, işsiz kalan on binlerce işçi, mahsulü değerlendirilemeyen köylü, iflas durumuna gelen ihracatçı ve nakliyeci ne olacak? Devletin ve milletin uğratıldığı bu zararın hesabı verilmeyecek mi? Yoksa diğer skandal ve suçlar gibi, “Aldattılar bizi” mi denilecek? Özür sıraya konulmuşken, Türkiye’den ne zaman özür dilenecek?

ALÇAKÇA SALDIRI

Atatürk Havalimanı’na yapılan alçakça saldırının failleri ve bu saldırıyı yapma nedenleri ile, uygulanan vahim dış politika arasındaki ilişki kaçırılırsa, Türkiye bu tür tehdit ve saldırılara maruz kalmaya devam eder. IŞİD dinci teröründe ve PKK ayrılıkçı şiddetinde, hükümetin büyük vebali var.