Ülkenin iç ve dış meselelerinde işbirliği yapılmasının şart olduğu alanlarda kırmızı çizgilerin öncelik olarak dayatılmasına toplumumuz sıcak bakmamaktadır. Bizim toplumumuz, bizim insanımız kendi kimliğinin ve de kişiliğinin korunduğu ve güvence altına alındığı her türlü yenilikçi reformları benimsemiştir.

Siz istediğiniz kadar cahil ve anlamaz yerine koyun, istediğiniz kadar nefret havası estirin, istediğiniz kadar kargaşa ve kaos ortamlarına bel bağlayın. Siz istediğiniz kadar devletin bölünmez bütünlüğüne kasteden terör olaylarına, devleti ele geçirmeye çalışan paralel yapılara karşı vurdumduymaz bir tavır içinde olun hatta bu tür yapılara arka çıkar bir siyasi yola devam edin; yapacaklarının garantisini yaptıklarında gören toplumumuzun ezici çoğunluğunun teveccühüne mazhar olamazsınız. Her seferinde hüsrana uğramanız kaçınılmaz bir son olacaktır...

Bizim insanımız toplumda huzursuzluk havası yaratılmasından medet umar bir siyasi yolu tercih edenlere itibar etmez. Doğasına, kültürüne, geleneklerine, inançlarına sadık olan toplumumuz uyum istemektedir. Devletle kavgaya şans tanımaz, diğer bir tabirle ‘nehri yatağına döndürür’. “Seçmenin iradesine saygı duymuyorum, buna mecbur değilim.

Falan partiye (Ak Parti’yi kastederek) oy verenlerin beyinlerinin incelenmesi gerekir vs...” gibi bir anlayış içinde olanlara, seçmenin tercihine yani sandıktan çıkan sonuca saygı duymayanlara, bunların gölgesinde siyaset yapanlara sormak lazım. Allah aşkına sizin siyasette ne işiniz var, böyle siyaset olur mu? Olursa sonuç böyle olur...