Bahar geliyor hayatımıza. Kıştan çıkıyoruz. Mevsimler her koşulun ve her iklimin tadını bırakıyor damaklarımıza. Yazı, kışı, son ve ilkbaharları ile dünya üzerinde hangi noktada yaşarsak yaşayalım, bütün insanların yaşadıklarının bir kısmının tadına varıyoruz.

Her coğrafyanın dokusu bizim coğrafyamız gibi değil tabiki. Hayatında hiç yazı görmeyenlerin olduğu gibi hiç kışı tanımamış insanlar da var dünyamızda. Siyaset ve ticaretimizde yaşadıklarımızda aslında coğrafyamızda yaşadıklarımız gibi. Zaman zaman yakıcı soğuk ve fırtınalara maruz kalsak ta zaman zaman da kavurucu sıcakları da yaşamak zorunda kalıyoruz.

Hepsinin kattığı bir değer var hayatımızda. Kimi tat almamızı sağlasa da kimi yetişmemizi ve ders almamızı sağlıyor yaşadıklarımızın. Şimdi cemreler düşecek dünyamıza. Önce havaya, sonra suya, sonra da toprağa cemreler düşecek. Hava ve su ısınacak bu cemrelerle birlikte.

Toprak ölüm uykusundan uyanacak. Her tohum tanesinin adımlarına kucak açacak toprak. Su verecek hayat verecek ve hayat belirtileri ile boy salacak tohumlar. Büyüyecek, gelişecek ve olgunlaşıp bütün yaşayanların rızıkları olarak sofralarımıza dönüş yapacak. Aslında istiyoruz ki bu cemreler sadece toprağa suya ve havaya düşmesin.

Bu cemreler düşünce dünyamıza, ruhumuza ve yüreğimize de düşsün. Toprağın cemre ile birlikte tohumlara hayat vermesi gibi, düşünce dünyamıza düşen cemrelerde ilişkilerimize siyasetimize ticaretimize hayat vermelidir.

Toprağın tohumsuz boş, tohumun topraksız çaresiz kalması gibidir başka düşüncelere hayat tanımamak. Başka düşünceleri yok saymak hiçbir zaman doğru değildir.

Her yeni ve farklı düşünce yeni ve farklı coğrafyaları keşif gibidir. Her keşfin hayatımıza kattığı değer gibi her düşünce de yüreğimize tazelik ve ferahlık katmaktadır. Hayat sadece bizim gibi düşünenlerden ve bizim gibi davrananlardan ibaret değildir.

Başkalarının düşünce ve duruşlarına saygı göstermek kendi duruş ve düşüncesine saygı bekleyen insanların işidir. Hepimiz yaşadığımız dünyanın gelişmesine, korunmasına ve büyümesine katkı sunmalıyız. Katılmayı başaramayacak kadar birikimsiz olanların katlanmayı bilecek kadar erdemleri olmalıdır.  

Hayatın sadece bizim görüşümüzde olanların yaşam sürdüğü bir yer olmadığını bilmemiz gerekir. Başkalarının düşünce ve fikirlerini kötüleyerek kendilerini ifade edenlerin davranışları yanlış düşünceleri zayıftır. Kendine ve düşüncelerine inananlar başkalarını karalamak ve ötekileştirmek yerine dağarcığındaki hazinelerle insanları etkilemeye çalışır.

Oysa dağarcığında bir hazinesi olmayanlar başka düşüncelerin kötülenmesi gibi ucuz bir yolu seçerler. “EVET” ya da “HAYIR” tercihinde bulunanları sadece bu tercihlerinden dolayı hain ilan etmek doğru değildir. Bizde “evet”çiyiz ve bunun için çalışıyoruz.

Ne evet dediğimiz için hain olarak anılmak ne de hayır diyenlerin hain ilan edilmesini isteriz. Bunu bir demokrasi yarışı olarak görüp, başkalarını rencide etmeden düşüncemizin galibiyeti için çalışmak hem verimimizi hem de dostluğumuzu artıracaktır. Milletimizi gererek kazanmak yerine, milletimizi kucaklayarak kazanmak için çalışmak en güzel demokrasi mücadelesidir. Bahar geliyor... Seçim geliyor...

Rızkımız bereketli, çalışmalarımız “saygıyla” olsun.